31 Aralık 2019 Salı

2019 günlükleri - 5

Bugüne kadar gördüğüm; çok konuşan, çok bilmişlik taslayan, biz zamanında şunları bunları yaptık diye sürekli anlatan tipler istisnasız "tırt" çıktılar.

--o--

Seneler sonra bir arkadaşla görüşmek garip hisler uyandırıyor. Takıldığın senelere flashback oluyorsun. O zamanki dertler gitmiş yerine başkaları gelmiş, umutlardan desen eser kalmamış. O zamanlar aynı oksijeni solumam dediğin tipler bugün dört bir tarafını sarmış. Tavizlerin bini bir para olmuş. Yüzümüz bile kızarmıyor artık. Bahanemiz hazır: piyasa böyle. Konuşurken kullandığımız bağlaçlar ortak noktamıza işaret ediyor. Seneler ikimizi de Behzat Ç'ye dönüştürmüş.

--o--

14 Aralık 2019 Cumartesi

Domatesli Bulgur Pilavı


Öğle yemeği saatinin gelmesine on dakika kadar vardı. Biraz haberlere göz gezdireyim dedi. İki milyona yakın adayın girdiği üniversite sınavının sonuçları belli olmuştu. Yaklaşık 15 sene önce kendisi de aynı yollardan geçmişti. “Ahmet okusun,” demişti ilkokul öğretmeni, “mutlaka okusun.” Dedikleri gibi okudu, gözde bir üniversiteyi kazandı, işe de girdi. Öğretmenlerinin emeklerini boşa çıkarmayıp ailesinin göğsünü kabarttı. Sivas’ın o küçük kasabasından çıkıp dev plazanın 18. katına yerleşmeyi başardı. “Ben dememiş miydim?” dedi öğretmeni, “Bu çocuk olacak diye.”

23 Kasım 2019 Cumartesi

2019 günlükleri - 4


Bakmayın siz bu hacıların, hocaların, tarikatların mülayimlik aşıladığına ilk müslümanlar bildiğiniz anarşist ruhluydu. Çağrı filmini seyrederseniz görürsünüz. Eminim kaç defa da seyretmişsinizdir ama bugünkü konjonktür gereği deyip işin içinden sıyrılırsınız. Allah'ın izniyle iki saniyede tek gâvur icadı kelimeyle anarşistleri susturmasını bilirsiniz.

Yürütülen sosyal mühendislik çalışmaları sonucunda bugün "mülayim" kelimesi iyi şeyler çağrıştırırken "anarşist" kötü şeyler çağrıştırıyor. Seni eğitimle, vaazla çakma ideallerin mülayim askerleri yapmaya çalışıyorlar. Maddi manevi sömürülürken ses çıkartmaman için hep yumuşak huya vurgu yapıyorlar. Rahatça; güdülemek, gütmek, işgal etmek ve yönetmek için mülayim olmamızı istiyorlar. Ha bu arada en iyi şakşakçılar da mülayimlerden çıkar değil mi?

Ellerinden dondurması alınan mülayimlerin azılı birer anarşiste dönüştüğüne de şahit olmuşsunuzdur. Aslında onların mülayimliği de yalandır anarşistliği de.

Bu yazı daha uzar gider. "Mülayim olan ne kadar yazsan anlamaz, anarşistler çoktan anlamıştır" deyip kısa kesiyorum.

2 Kasım 2019 Cumartesi

2019 günlükleri - 3


Milletteki başkalarına şirin gözükme olayına hastayım. Adam özel hayatında her türlü haltı yiyor ya da hiçbir amel yapmıyor sonra benim yanıma gelince sanırsın hatim indirecek. Dinden diyanetten yürüyor. "Bakma yapmıyoruz belki ama biz de boş değiliz birader"e getiriyor muhabbeti.

Arkadaş bana neyi kanıtlamaya çalışıyorsun ki ya da vicdanını mı rahatlatıyorsun? Sanki öbür tarafta torpil yetkim var da benim kotadan yararlanacaksın. Hele ki ben kendimi kurtaramamışken. Sınavlardaki "çan eğrisi"ni uygulasalar işimiz kolay ama o da yok. Sürprizlere açık bir yer.

Ancak şurası gerçek ki peygamberler nefsini temize çıkarmamışken kalp temizliğiyle övünüp kendilerini amellerden muaf tutanların bu kibirleri yüzünden işleri çok zor.

"Doğrusu, ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü Rabbimin merhamet edip korudukları hariç, nefis daima fenalığı ister, kötülüğe sevkeder. Doğrusu Rabbim gafurdur, rahimdir (affı ve merhameti boldur).”
(Yusuf, 53)

29 Ağustos 2019 Perşembe

2019 günlükleri - 2


Müslümanlık alt kimlik gibi bir şey oldu. Üst kimlik ise Zeusîlik. Asker Zeus, İmam Zeus, Uzun Zeus, Kısa Zeus... Böyle Zeuslar var işte onlar için slogan atıyorlar, marş söylüyorlar, alkış tutuyorlar, diğer Zeuslara kendi Zeuslarının rızası için saldırıyorlar. Hep böyle bir zikir, ibadet, cihat halindeler.

--o--

Şişidirdiğiniz balon patladığında benim gibi balonla oynamayı reddedenleri alaya aldığınızla, kırdığınızla kalacaksınız bir de kıvırdığınızla. "Ben şişirmedim ki" diyeceksiniz. Hatta bazılarınız "Sen şişirmediğin için balon patladı." diyerek bizleri suçlayacak. Sonra başka balonlara yelken açıp yine şişirmeye devam edeceksiniz.

--o--

28 Ağustos 2019 Çarşamba

2019 günlükleri - 1

Amerikan filmlerinde görürdük ajanları afişe olursa çok da takmazlar, ölüme terkederler hatta kendileri öldürürdü. Şimdi ise sadece bir ajana nasıl değer verildiğini gördük. Oysa biz ne intihar süsü verilerek katledilen Tübitak mühendislerini koruyabildik ne de helikopteri düşürülen Eşref Bitlis Paşa'yı. Değer bilmeyişimiz say say bitmez.

Tarihi boyunca çok az kişiye değer vermek üzerine bina edilmiş bir sistemden de insanlarına değer vermesini bekleyemezsiniz zaten. Böyle sistemlerin bireyleri feda edilmek için sırasını bekleyen piyon gibidirler. Nasıl ki söylendiği üzere dünya üzerindeki servetin yarısına 100 kişi sahip, ülkemizdeki bireylere verilmesi gereken toplam değerin yarısına da 100 kişi sahiptir diyebiliriz.

--o--

Mekanizma, zamanında itip kaktığı kişilere makam mevki vererek bir nevi tazminat ödüyor gibi gözükse de aslında kafasına vurarak dönüştüremediklerini başlarını okşayarak dönüştürmeye çalışıyordu. Daha sonra başarıyla dönüştürülen bu yeniler, geçmişlerini bir anda unutarak gönüllü birer nefer haline geliveriyordu. Dışarıdan bakınca eski mekanizma sahiplerinin arasında sırıtsalar da onlar da nihayetinde birer kuldu. Karşılıklı aynı kadim oyunun köşeleri aşınmış zarlarını atmaya devam ediyorlar, zira düşeş getirenin kazanıp kurtuluşa ereceğine inanıyorlardı.

--o--

26 Mayıs 2019 Pazar

S-400 üzerine



Bu aralar gündemin ana konusu S-400 füzeleri. Bu konuda referandum yapılsa dense ki "S-400 alınmasın böylelikle dolar düşüp ekonomi düzelsin" diğer şık da "S-400 alınsın bu yüzden de batacaksak batalım". Hangi görüşten olursa olsun en az %95 "S-400 alınmasın" der. Mesele duygusal olunca bu konuda birlik sağlanır.

14 Mart 2019 Perşembe

Adamlar


Avrupa'ya gidip gelen Jön Türkler cümleye hep aynı kelimeyle başlar: Adamlar. Adamlar şöyle yasalara uyuyor, böyle insanlara saygılı, o biçim iş ahlakına sahip, yok efendim yere tükürmüyor, yok trafik kurallarını asla çiğnemiyor... Bu güzel hasletler bizde olmadığı için Avrupa gören masum köylünün ağzı açık kalabiliyor. Halbuki bu özellikleri robotlarda da görebilirsiniz. Robotlar nasıl programlanırsa öyledir. Monotondur, renksizdir.

O adamlarda köyünüzün cahilindeki sıcaklığı, muhabbeti, yardımlaşmayı bulamazsınız. Çalışmaktan o derece makineye bağlamıştır ki her gün dişlilerini yağlamak için su gibi alkol tüketir. Soğuk ve yalnızlaşmıştır. Dışarıdan çok cool gözükse de aslında hisleri körelmiştir. İki kelam laf etmez, serin serin yüzünüze bakar. Birçoğu ısmarlamak nedir bilmez. Alman hesabında herkes kendisi öder. İngiliz dediğin zaten cimrinin önde gidenidir. Hayır hasenat hiç bilmezler anca günah çıkartmak için pedere 3-5 € atarlar.

Kısaca siz bu "Adamlar"ın insanlığına değil robotluğuna hayransınız. Ayrıca bize asla yetişemeyecekleri bir özelliğimiz daha var ki sırf onun için yapay zeka üzerinde çalışıyorlar. O da kaypaklık. Ey Avrupa! Biz kaypaklığın kitabını yazdık kitabını!