23 Kasım 2019 Cumartesi

2019 günlükleri - 4


Bakmayın siz bu hacıların, hocaların, tarikatların mülayimlik aşıladığına ilk müslümanlar bildiğiniz anarşist ruhluydu. Çağrı filmini seyrederseniz görürsünüz. Eminim kaç defa da seyretmişsinizdir ama bugünkü konjonktür gereği deyip işin içinden sıyrılırsınız. Allah'ın izniyle iki saniyede tek gâvur icadı kelimeyle anarşistleri susturmasını bilirsiniz.

Yürütülen sosyal mühendislik çalışmaları sonucunda bugün "mülayim" kelimesi iyi şeyler çağrıştırırken "anarşist" kötü şeyler çağrıştırıyor. Seni eğitimle, vaazla çakma ideallerin mülayim askerleri yapmaya çalışıyorlar. Maddi manevi sömürülürken ses çıkartmaman için hep yumuşak huya vurgu yapıyorlar. Rahatça; güdülemek, gütmek, işgal etmek ve yönetmek için mülayim olmamızı istiyorlar. Ha bu arada en iyi şakşakçılar da mülayimlerden çıkar değil mi?

Ellerinden dondurması alınan mülayimlerin azılı birer anarşiste dönüştüğüne de şahit olmuşsunuzdur. Aslında onların mülayimliği de yalandır anarşistliği de.

Bu yazı daha uzar gider. "Mülayim olan ne kadar yazsan anlamaz, anarşistler çoktan anlamıştır" deyip kısa kesiyorum.

--o--

Kızılay haftası, Yeşilay haftası, Öğretmenler günü gibi belirli gün ve haftalar hakkında hutbe veren kurumun çıkıp Kaz Dağları hakkında da (hutbe vermesini geçtim) iki laf etmesini bir müslüman olarak istiyorum. Çiçek böcek edebiyatını bırakıp bir kereliğine "suya sabuna" dokunamayacaksa millete hangi abdestten taharetten söz edebilir ki?

Sonra yok "Efendim bu gençler niye deist oluyor?" yaygarası da koparmayın. Kısaca samimiyetinize inanmıyorlar. Suya sabuna dokunamadığınız için somut dünyayla sağlıklı ilişki kuramıyorsunuz. Evet ne yazık ki abdestsizsiniz bu yüzden söyleseniz de tesiri yok.

Bir hadis-i şerif:

"Sizden biriniz bir yanlış gördüğünde, onu eliyle düzeltsin. Eliyle düzeltemezse diliyle (düzeltmeye çalışsın). Buna da gücü yetmezse, kalbiyle (buğz etsin). Ki bu da imanın en zayıf derecesidir."

--o--

2000'lerde doğan nesil eskiden Facebook'ta daha aktifti, şimdi pek kullanmıyorlar. Daha çok Instagram'a takılıyorlar. En ufak bir yazıyla dahi işleri yok, varsa yoksa görsellik.

--o--

Bu geyik de her sene döner: İlk 500'de bir üniversitemiz bile yok. İlk 500'e girdi diyelim bu sefer ilk 300'de niye yokuz?..

İyi misiniz siz? Çok lükse kaçmıyor musunuz? Buralar, kadrolaşmanın belediyelerin bir tık altında olduğu yerler. Yirmi sene önce Cumhuriyet balolarında kadeh kaldırmayan akademisyenler nasıl kınanıyorsa bugün de cumaya gitmeyenler kınanıyor bu bilim yuvalarında.

Hani deve demiş ya "Nerem doğru ki?" diye. Bu şartlar altında çok bile iyi bu sıralamalar.

Hem siz bırakın ilk 500'ü, 1000'i, üniversitesini. Bunlar medyanın hedef yanıltması. Etrafınızda güvendiğiniz 10 adam sayabilir misiniz?

--o--

Bayramlar dargınların barıştığı, sevgiyle kucaklaştığı... tarzındaki romantik kutlama mesajlarındaki gibi yürümüyor işler. Kurbanın sosyal bir tarafı olduğu için gözlem yapma şansınız da oluyor. Yoksa pek mağaramdan çıkan biri değilim.

Görmez olaydım.

Bu diğer cemaat ve tarikatlar; boşalan hayır hasenat sektörünü garip bir şekilde doldurmaya, insanların saf duygularını sömürmeye, üst kademelere adamlarını koymaya ve devletin imkanlarını kullanmaya tüm profesyonel çapulculuklarıyla devam ediyorlar.

Bunlara göre bilinçli bir müslüman olmak için İtalyan mafyası gibi hareket etmen lazım. Ama yok onlar öyle demiyorlar kitabına çok güzel uyduruyorlar. Maşaallah hocam, inşaallah hocam.

--o--

Gerçeklere dayalı olarak yazılmış bir tarihi romana göre Manisa'da eğitim gören küçük yaştaki Şehzade Mehmet bahçe bakımından sorumlu; tohum ekiyor, yabani otları yoluyor, çiçekleri suluyor yani bildiğin bahçıvanlık yapıyor. Bu da eğitimin bir parçası. Hatta aslında özü ve kendisi.

Bugün nasıl çocuk yetiştiriyoruz? Her istediğini alarak, sürekli pohpohlayarak, egosunu şişirerek, kulluğunu ona unutturarak. Bunları en iyi yapan -en basitinden not şişiren- konforlu özel okullar bu yüzden en iyi eğitimi veriyor sanıyorsunuz. Hepsi de yalancı. Parayla yalan satın alıyorsunuz.

Halbuki eğitim denen şey acı ve yoklukla akrabadır. Dizini kırıp okumayan, bir şeylere kafa yormayan, burnu sürtülmeyen, hiç azar yememiş çocuklar büyüyünce kendi ayakları üzerinde duramazlar. Burunlarından kıl aldırmazlar ama en ufak rüzgarda sarsılırlar, psikolojileri bozulur ilaç kullanırlar, en ufak tartışmada boşanma kararı alırlar, 30'larına gelirler yine de olgunlaşamazlar.

Çocukları put yerine koymayın. Nasreddin Hoca gibi testi kırılmadan önce yapılması gerekenleri yapın.

--o--

Sartre: "Toplum, tedavisi olmayan bir hastalıktır."

- Videoyu çeken kişi
- Reyting uğruna katilin videosunu yayınlayan haber organları
- Nasıl öldürmüş acaba diye merakla seyreden avam
- Bu yayını kaldırtmayan yetkililer

Kiminiz katil kadar hasta kiminiz de onun kadar suçlusunuz.

--o--

Sultan Mehmet (henüz Fatih değil) yanına gelen Venedikli elçiyle İtalyanca konuşup anlaşıyormuş. Bugün yere göğe sığdıramadıklarınız Sinyor Terim kadar İngilizce bilmiyor.

Eski şehzadeler; şimdikiler gibi Amerika'da Avrupa'da iş adamı bursuyla özel okullarda zibidilik peşinde değildi, oturup ilim tahsil ediyordu.

Zamanının en profesyonel askeri bir yeniçeri kolay yetişmiyordu. Bu topraklar kolay alınmadı. Hiçbir devirde bu kadar kolay köşeyi dönen olmadı. Bilgi, beceri bugünkü kadar değersizleşmedi. Serseriler hiçbir dönemde bugünkü kadar baş tacı edilmedi.

80 yıldır memleketi, ite köpeğe peşkeş çekenlere 5 kuruşluk değer veren herkes bunların hesabını verecektir.

--o--

Miladi takvim güneş yılını esas aldığı için herhangi bir şeyin tarihi (yıldönümleri, doğum günleri vs.) hep aynı mevsime denk gelir. Her şey sabit ve nizamîdir. Bu yüzden her güne kutlayacak bir şey bulan modern insan için biçilmez kaftandır miladi takvim. Ama hicri takvimde Ay'ın Dünya etrafındaki dönüşü baz alındığı için şevvalin 20'sindeki özel bir gün her sene 10-11 gün geri gelir. Ramazan ayı bildiğiniz gibi her mevsimi dolaşır durur.

Miladi takvim özel gün fetişlerinin, dünyaya kazık çakanların; hicri takvim ise günleri özelleştirmeyenlerin, dünyaya bir iki tur atmaya gelen gariplerin takvimidir.

Güneş lobisinin Ay lobisini sindirmesinden ve Ay lobisinin pek kendinde olmamasından dolayı sonuçlarını pek göremesek de esasen miladi takvim statüko, hicri takvim dinamizm aşılar. Birinin sıfır noktası kişisel bir doğumken; diğerininki göçtür, yolculuktur, daha iyiyi arama çabasıdır ve toplumsaldır.

--o--

Çevremde duyuyor görüyorum: Siyasal İslamcılar ya da sahtekar hacı hocalar yüzünden namazı niyazı bırakan, gevşeyen insanlar var.

GDO'lu ve sağlıksız şeylerle besleniyoruz diye yemeği bırakıyor musunuz? Takımınız yenilince tutmayı bırakıyor musunuz? Sigara sağlığa zararlı diye içmeyi bırakıyor musunuz? Bu herifler yüzünden kendinizi niye yakıyorsunuz kardeşim?

Bu yaptığınız kolaya kaçmaktan başka bir şey değil. Burası, ibadetlerin maddi -hatta- manevi karşılıklarını alma yeri değildir. Alabiliriz de almayabiliriz de. Hatta yaptıklarımız yüzünden kınanabiliriz bile. Kınanıyoruz diye bırakacak mıyız ki başkaları yüzünden bırakıyorsunuz?

Bir de meşhur bir çocukluk travması vardır: Çatık kaşlı cami hocası, sureyi düzgün okuyamayan çocuğu bir güzel haşlar, çocuk da o günden sonra bir daha camiye adımını atmaz. Birinci level'i geçemeyince oyunu bırakmak gibi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder